Covit 19 Günlüğü...

  Covit 19 Türkiye 

        Aralık 2019’da Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan yeni tip Koronavirüs, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve uluslararası virüs taksonomisi komitesi tarafından resmi olarak şiddetli akut solunum sıkıntısı sendromu koronavirüs  (Sars-Cov-2) şeklinde adlandırılmış ve neden olduğu hastalığın adı da covıd-19 olarak belirlenmişdi. Covıd-19 kesin vakaların, %80'inden fazlasında hafif ateşli hastalık, %14-17'sinde akut respiratuar stres sendromu (ARDS) ve % 5'inde ise septik şok ve/veya çoklu organ disfonksiyonu gelişmekte olduğunu gözler önüne seriyordu (Kebapcı A.).

 Kaynak: Kebapcı A.; Yoğun Bakım Hemşireliği Dergisi 2020;24(ek-1):46-56

 Erişim Tarihi: 15.11.2020 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1137227

     Dünya genelinde 54.00.000 fazla enfekte vaka ve   1.300.000’den fazla ölüme neden olan bulaşıcı bir hastalık olan Covıd-19, küresel bir salgın olarak yayılmaya devam etmektedir.  Basından takip ettiğim kadarıyla  Türkiye genelinde  toplam vaka 420.0000    ve 11.500' den fazla ölüme neden olmuştur. Ve hasta sayımız ve kayıplarımız devam etmektedir.

        Korono virüs 2019 yılının son aylarında dünyanın gündemine geldiğinde belki de sadece televizyon kanallarında bir haber başlığı olarak geçiyordu. 2020 'nin ilk aylarında ise artık televizyonda sanki bir gerilim filmi izliyorduk. Bizlere çok uzak olan Çin, İtalya, İspanya gibi ülkelerin televizyon kanallarında ki görüntüleri zaman geçtikçe dehşete düşmemize neden oluyor, bir taraftan da insanlığın ne kadar çaresiz olduğunu gözler önüne seriyordu.  Vatandaş olarak bunları seyrederken bir taraftan da sağlıkçı kimliğimle eğer virüs ülkemize gelirse ne yapabiliriz  diye gerek hastane ortamında arkadaşlarımızla, gerekse evde ailemizle ne yapabiliriz diye istişare ediyorduk. Zaten sağlıkçı olduğum için ister istemez hijyen ve besleme gibi bireysel gereksinimlere fazlası ile daha dikkat ediyordum ama bu dikkat yeterli miydi? Bilemiyorduk. Ve gün geldi virüs ülkemizin kapısını çalmakla kalmadı gelip ülkenin başköşesine oturdu. Tabi ki misafirperver bir ülke olduğumuz için elimizden geldiği kadar virüsü hoşnut etmek için bayağı bir çaba sarf ettik.  Bizi yabancılamasın diye ülke olarak virüsle şakalaştık, ciddiye almadık, yetkililerin bizlere önermiş olduğu ve ısrarla üzerinde durmuş olduğu  maskemizi düzenli takmadık, kabalık ortamlara girip çıktık, düğünler dernekler yaptık eğlenmekten geri kalmadık, hatta işi o kadar abarttık ki bana bir şey olmaz canım tatilsiz hayat olur mu dedik akın akın tatillere gittik. 

Sonuç ne mi oldu? 

        Gelin sizlere sonuç ne oldu bir sağlıkçı, bir hemşire, bir yoğun bakım hemşiresi, bir evlat, bir kardeş, bir eş ve  en sonunda bir anne olarak dilimin döndüğünce yazmaya çalışayım. 

     Çalıştığım hastane Ankara'da bir ilçe hastanesi olduğu için ilk vakalar gelmeye başladığında ve ilk önlemler alınmaya başladığında herkes gibi bende tedirgin oldum bilinmezin içine giriyorduk. İlk soru hastalık neydi? Tedavisi var mıydı? Belirtikleri, bulguları, bulaş yolları daha bir sürü deli soru vardı aklımda sadece bu sorular bende de değil çevremdeki herkes de bir arayış mevcuttu. Ne acaba? Nasıl acaba?  Hayvandan mı bulaş oldu acaba? Bizlerde Çin, ABD yada Avrupa gibi olacak mıyız? Önlemlerimiz yeterli mi?  Tabi ki başta bunları bilmek ve yorum yapmak için çok erkendi. Sonuçta ne yaşamım boyunca nede meslek hayatımda böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Yaşayıp görmekten başka çarem yada çaresizliğim yoktu. 

        Bu arada en büyük şansımın sağlıkçı olduğunu fark ettim. Bütün güncel haberleri önce biz öğreniyor  Covit 19 hakkında bilgi sahibi oluyorduk. Hastanemiz bu arada pandemi hastanesi olmuş normal hasta alışlarımız durdurulmuş. Bu doğrultuda cerrahi operasyonlar ertelenmiş ertelenemecekler başka hastanelere sevk edilmişti.  Yeni atamalar olmuş gelen sağlık personelinin bir taraftan oryante ederken diğer taraftan pandemi sürecinin devamlılığı sağlanıyordu.

                Pandemi döneminde hastaların hastaneye artan başvurularını gözlemledim. Hastane kapasitesi ve hizmet sayısındaki artış da göz önünde tutularak beklenen talebe yönelik çalışmalar yapıldı. Pamdemi sürecinde hastanenin fiziksel kapasitesi (ör. yataklar, yoğun bakım üniteleri, acil servis, ventilatörler, laboratuvarlar vb.) tekrar gözden geçirildi ve buna göre planlama yapıldı.  Hastanenin personel kapasitesi gözden geçirilmesine rağmen hemşirelik anlamında yetersizliğe çözüm bulunamadı. Özellikle bu eksiklik yoğun bakım birimlerinde göze çarptı. Yoğun bakımlarda hasta başına düşen hemşire sayısında uygusuzluklar ve çalışan hemşirelerin bir süre sonra yoruldukları,  Covit 19 hastalığına yakalanıp rapor almaları sonucunda;  sağlık çalışanlarının hastalanma olasılığı göz önüne alınarak iş gücü planlaması yapıldı.  

Sağlık çalışanlarının stres ve yorgunluk düzeyleri göz önünde bulundurularak gerekli destek sağlanması gerektiğini düşünenlerdenim. Hasta başı hemşirelerin alan dışında uygun dinlenme olanağı tanınması, bu dinlenme zamanlarında ekstra iş verilmemesi gerektiğini düşünmekteyim. Normal hastane süreci olmadığını ve pandemi döneminde hasta başı ve hastayla birebir ilgilenen hemşirelerin virüsün yayılmasını önlemek için servis dışına, eczane gibi temiz alanlara girmesinin uygun olmadığını düşünüyorum. Bu işleri yapacak en azından gündüz mesaisine hemşirelerin görevlendirilmesinin başta hasta başı hemşirelerin iş yükünü ve bulaş riskinin azalacağını düşünenlerdenim.

             Ülke genelinde ise; zaman zaman sokağa çıkma yasakları, maske takma zorunlulukları,  gibi yasaklarda peş peşe gelmeye başlayınca ikinci şokun içinde kendimi buldum. Vaka sayısındaki hızlı artış, vefat eden sayısını günden güne değişmesiyle ürkmedim desem yalan olur. 

            Çalışanların özellikle sağlık çalışanlarının izinlerinin iptal olması, il dışı çıkış yasakları, uçak uçuşlarının yasaklandı, 65 yaş üstü vatandaşların yasakları üst üste gelmeye başlayınca ne oluyoruz acaba dediğim anlarda gelip çattı. Ama nedendir bilmem ülke olarak çok rahattık. Sokaklarda sıra bekleyen hastalarımız olmadı. Bildiğim kadarıyla hastane koridorlarında yatan hastalarımız tedavisi yapılmayan hastalarımız olmadı. Hatta ilk zamanlar Covit 19 (+) pozitif olup çok ağır olmayan hastalarımız bile hastaneye yatışları yapılıp hastanede tedavi ve takipleri yapıldı. Avrupa ve ABD sağlık sisteminin sorunlarını izledikçe ülkem olarak sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının nedenli özverili olduğunu görmezden gelemezdim. Tabi ki her sistem gibi bizim de aksayan yerlerimiz vardı. Ama şuanda bu aksayan yerlerimizi düşünmektense sağlam olarak çalışan sistemimize şükür etme zamanıydı. 

            Bu süreçte sağlık çalışanı olarak elimden geldiğince bana sorulan sorulara  başta ailem olmak üzere yakın çevrem ve bana ulaşanlara doğru bilgi vermeye özen gösterdim. Bilmediğim hiç bir konuda yorum yapmadım. Gerilime neden olacak davranışlardan kaçındım. Başta meslektaşlarım olmak üzere iletişim kurarken daha dikkatli olarak empati kurmaya çalıştım. Bütün kademelerdeki okullar kapatılıp eğitim online yapıldı, ülke genelindeki ortak sınavlar,  yapılabilecek sınavlar online yapıldı yada  ertelendi.

         Başta kendimi korumak olmak üzere ailemi korumak için elimden geleni yaptım. Gerekirse evimden uzak kaldım. Eşim ve çocuklarımla sosyal mesafeye dikkat ederek iletişim sağladım.  Sağlıkçı olduğum için benden dolayı yakınlarıma bulaş olur diye açıkçası korktum ve dikkat ettim. Sosyal hayatımı mı sıfırladım. Zor duruma kalmadığım sürece alış veriş için dahi dış alanlara çıkmadım. Çok sıkıldıysam sakin olan yerlerde yürüyüş yaptım. Çocuklarıma, anneme, babamla, kardeşlerime sarılamadım. Bir gün iki gün değil pandemi sürecinden buyana hala devam eden özlemlerimiz var. Tabi ki bu arada meslektaşlarımdan Covit 19 tanısı konulan  rapor alanlarımız oldu, çok yakın arkadaşlarımız aile dostlarımız hastanede uzun süre yatıp tedavi almak zorunda kaldı. Bazı meslektaşlarımızın ailesinden kayıpların olduğunu gördük. Bizzat kendi erkek kardeşim, eşi, yeğenlerim ile birlikte 14 gün izolasyonda kalıp evde tedavi olmak zorunda kaldı. Süreç zor ve yıpratıcı ne olacağını bilmemek belki bizleri daha daha yoruyor. Yoğun bakımdaki hastalarımızın durumunu gördükçe şükür ederken yarın ne olacağını bilmemek bizleri düşündürüyor.  

      Bu kadar riske rağmen sağlık çalışanları görevlerini aksatmadan fedakarca başarılı bir şekilde yerine getiriyor. Ama özveride yetmeyebilir. Sağlıkçılarında sonuçta insan olduklarının unutmamamız gerekiyor. Yorulabilir, mutsuz olabilir,  tükenebilirler. Lütfen sağlık sistemimiz zorlanmadan, sağlıkçılarımız tükenmeden önce  sosyal mesafeye, maskeye, gereksiz sokağa çıkmaya dur diyelim. Bireysel temizliğimize dikkat edelim, beslenmenin önemini vurgulayalım. Düzenli uyumaya özen gösterelim. Bu dönemde çocuklarımızı, sevdiklerimizi ihmal etmemeli onların gelişimi için çaba sarf etmeliyiz. Virüs bizi solamadan bizler yaşama kucak açalım. Belki bu bir fırsat sevdiklerimizle ailemizle geçirebileceğimiz zamanların değerlerini bilmek için bizlere verilen bir fırsat. Fırsatları kazanca çevirip sevgilerimizi büyütmek dile ile. 

                                             


            Uzun süre   Çatalca Devlet Hastanesi yoğun bakım biriminde  birlikte çalıştığım meslektaşı Hüseyin; resmini paylaşmak için izin verdiğin için sonsuz teşekkürler...

                 Covit yoğun bakımda çalışmak ne demek sadece çalışan bilir...



                                                                                                                         🙏🙏🙏    Uz. Hem. A.KANBAY TÖNGÜÇ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yoğun Bakımda Kullanılan İlaçlar

Hasta Odasının Özellikleri

Hemşire Anne